Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Nama İfanın Sonuçları

İnşaatın diğer bir yükleniciye tamamlatılmasıyla, arsa sahibi aynen ifayı sağladığından, arsa sahibi bakımından teslim ve dolayısıyla ifa ancak inşaatın tamamlatılmasıyla gerçekleşecektir[1].

 

Nama ifa kararı özellikle arsa sahibinin veya onun tarafından görevlendirilen bir üçüncü kişinin ifayı gerçekleştirmek için yüklenicinin hukuki alanına girmek, müdahale etmek zorunda kaldığı durumlarda örneğin arsaya girilmesi gerektiği hallerde önem taşımaktadır[2]. Çünkü izin alınmaksızın bu tür işlemlerin yapılması bizzat ihkak-ı hak sayılır ve arsa sahibi bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktır[3]. İzin alınmasına rağmen yüklenici direnirse, arsa sahibinin yüklenicinin karşı yöndeki iradesine rağmen gerekli işlemleri yapabileceği kabul edilmektedir. Bununla birlikte arsa sahibinin bu durumda dahi yükleniciye karşı icra hukuku kuralları çerçevesinde hareket etmesi gerekmektedir[4].

Arsa sahibinin mahkemeden izin almadan inşaatı tamamlaması durumunda hangi sonuçların doğacağının da belirlenmesi gerekmektedir. Burada inşaatın izinsiz tamamlanmasının aynen ifadan vazgeçilmesi anlamına gelip gelmediği bakımından ikili bir ayrım yapılmalıdır. İnşaatın izinsiz tamamlanması aynen ifadan vazgeçme anlamına gelmiyorsa edim arsa sahibinden kaynaklı olarak imkânsızlaşmakta ve TBK m. 485 hükmünün uygulanması gerekmektedir[5]. Yüklenici zaten temerrüde düşmüş olduğundan mahkeme arsa sahibini yüklenicinin müspet zararını tazmin yükümlülüğünden kısmen veya tamamen muaf tutabilmelidir[6]. Aynen ifadan vazgeçme şartları oluşmuşsa arsa sahibinin mahkeme iznine gerek olmaksızın inşaatı kendiliğinden tamamlaması veya tamamlatması zımnen aynen ifadan vazgeçme anlamı taşıyacağından bu aşamada yapılan masraf yükleniciden tazminat olarak talep edilebilecektir[7]. Ancak bunun için yüklenicinin kusurlu olması gerektiği gibi tazminatın diğer şartlarının da gerçekleşmiş olması gereklidir[8]. Diğer bir deyişle arsa sahibi fiilen yaptığı harcamaları ancak sözleşmeye göre inşaatı daha ucuz bir yolla tamamlama imkânı bulunmadığını ve yüklenici de yapsa daha ucuza tamamlayamayacağını ispat edebilirse talep edebilir[9].

 

Arsa sahibi tarafından nama ifa seçeneğinin tercih edilmesi durumunda taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi de devam etmektedir[10]. Böylece arsa sahibinin TBK m. 113/f. 1 uyarınca yüklenici yerine ifa için izin alarak masrafı yükleniciye ait olmak üzere iş yaptırması kendi sözleşmedeki karşı edimini yani arsa payını devir borcunu ifadan kurtulması anlamına gelmemektedir[11].

 

Arsa sahibinin inşaatı bizzat tamamladığı veya başvurduğu başka yüklenicinin inşaatı tamamlayarak kendisine teslim ettiği anda, inşaatın arsa sahibine teslim edimi bakımından aynen ifa gerçekleşmiş olur[12]. Teslime bağlı sonuçlar bu anda ortaya çıkacağından, ilk yüklenicinin pay devir alacağı da sözleşmede farklı bir düzenlemeye gidilmemişse, bu anda muaccel olur[13].

 

TBK m. 113/f. 1 hükmünde açıkça nama ifanın “… masrafı borçluya ait olmak…” gerçekleşeceği ifade edilmektedir. Arsa sahibi bu hüküm uyarınca mahkeme kararına binaen nama ifayı gerçekleştirir, bunu duruma göre ya bizzat kendisi yapacak ya da bunun için üçüncü bir kişiyi görevlendirecektir. Bu esnada genellikle birtakım masraflar ortaya çıkmaktadır[14]. TBK m. 113/f. 1hükmü arsa sahibine nama ifa talebiyle birlikte bu masrafların da yüklenici tarafından ödenmesini talep hakkını sağlamıştır. Nama ifaya ilişkin masrafların varlığını ve miktarını nama ifa işlemini gerçekleştiren arsa sahibi ispat etmekle yükümlüdür[15]. Arsa sahibi işi üçüncü bir kişiye bırakmak yerine bizzat kendisi de yapabilir ve masraflarını yükleniciden talep edebilir[16].

 

Nama ifa için yüklenicinin arsa sahibine ödemek zorunda olduğu masraflar, yapının üçüncü bir kişi tarafından sözleşmeye uygun olarak tamamlanabilmesi için piyasa koşullarında ortalama olarak gerekli olan makul miktarı kapsamaktadır[17]. Nama ifa yoluyla ifanın üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilmesi halinde ana masraf kalemini, arsa sahibinin üçüncü kişiye ödeyeceği bedel oluşturur[18]. Masrafların makul sınırları aşıp aşmadığı hususunun değerlendirilmesinde somut olaydaki piyasa şartları, zamansal zorunluluklar, nama ifa çerçevesinde yapılacak işin kapsamı ile bu işin tamamlanmasının zorunluk derecesi ve son olarak üçüncü kişinin üstleneceği risk dikkate alınmalıdır[19]. Yargıtay, arsa sahiplerinin yapı denetim hizmeti için yapı denetim şirketine ödedikleri bedelin arsa sahiplerinin kendilerinin üstlenmeleri gereken bir bedel olduğunu, bu bedelin nama ifa masrafı olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir[20].

 

Arsa sahibi, TBK m. 113/f. 1 uyarınca, nama ifa izni isterken, yüklenicinin nama ifa masraflarını peşin, yani avans olarak ödemeye mahkûm edilmesini de talep edebilir[21]. Yüklenici arsa sahibine inşaatın tamamlanması için gerekli masrafları avans olarak ödediği takdirde, arsa sahibi işi tamamlattıktan sonra duruma bakılır. Arsa sahibi işi tamamlatmak için fiilen yaptığı masraflar yüklenicinin ödediği avanstan daha azsa yüklenici fazla ödediği kısmın iadesini talep edebilir. Buna karşılık, tamamlatma masrafları, arsa sahibinin aldığı avansı geçmişse, arsa sahibi aradaki farkı yükleniciden talep edebilir[22].

 

Yargıtay, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin temerrüdü üzerine nama ifaya izin davası açan arsa sahibine yüklenicinin payına düşecek daireleri satarak bu masrafları karşılaması için izin vermektedir[23]. Yargıtay burada yalnızca yüklenicinin nama ifa masraflarını avans olarak ödemeyi kabul etmemesi halinde arsa sahibine verilmesi gereken avans masraflarını ne şekilde karşılanacağına dair bir karar vermektedir[24]. Dolayısıyla bu gibi durumlarda bağımsız bölümlerin satışına izin verilmesi ve avans niteliğinde olmak üzere elde edilecek para ile inşaatın kalan kısmının tamamlanması mahkemeden istenmektedir[25]. Yargıtay, mahkemece, yükleniciye düşecek[26] ve satılmasına izin verilen taşınmazların tüm rayiç değerlerinin belirlenip, yüklenici namına yapılacak işin de tereddüte yer vermeyecek şekilde yazılması, satılacak bağımsız bölümün yapılacak işlerle orantılı olması gerektiği görüşünü benimsemektedir[27]. Yargıtay, satışa izin verirken ilgili belediyeden yapı kullanma izni alınması için gereken masrafların da sorulması gerektiğini içtihat etmektedir[28].

 

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahiplerinin nama ifaya izin davası açmadan ileride yüklenicinin payına düşecek bağımsız bölümleri kendileri satarak eksik inşaatı tamamladıkları da görülmektedir[29]. Bunun sonucunda ya arsa sahipleri satılan bağımsız bölümlerden elde edilen paranın yetmediğini ileri sürerek yükleniciye karşı tazminat davası açmakta; ya da yüklenici satılan bağımsız bölümlerden elde edilen arsa sahiplerine fazla para kaldığı gerekçesiyle arsa sahiplerine karşı dava açmaktadır[30]. Böyle bir durumda mahkeme, yüklenicinin hangi durumda inşaatı terk ettiğini ve yüzde olarak hangi oranda işin yapıldığını ve yüklenicinin inşaattan el çektiği tarih itibariyle inşaatın eksik kalan kısmı için ne miktarda harcama yapıldığını tespit ederek, aynı tarih itibariyle yükleniciye ait bağımsız bölümlerin hangi değerde olduğunun tespiti sonucu arsa sahibinin mi yoksa yüklenicinin mi alacaklı durumda kaldığını belirlemektedir[31].

 

Taraflar sözleşmede açıkça yükleniciye düşecek bir veya birden fazla bağımsız bölümün yüklenicinin inşaatı teslim borcunda temerrüdü halinde arsa sahibi tarafından hâkimden izin almaksızın satılarak bunlardan elde edilecek bedelin inşaatın tamamlanması masraflarında kullanılacağı konusunda anlaşmışlarsa, diğer bir ifadeyle sözleşme gereği yükleniciye düşecek bağımsız bölümlerden bazıları yüklenicinin temerrüdü durumunda paraya çevrilmek üzere teminat olarak tutulmuşsa, bu durumda arsa sahibi önceden hâkim iznine gerek olmaksızın bu bağımsız bölümleri üçüncü kişileri satmak suretiyle paraya çevirebilir ve buradan elde edeceği bedelle inşaatın tamamlanmasını sağlayabilir[32]. Yargıtay da yükleniciye kalacak dairenin, arsa sahibi tarafından eksik işler bedelinin tahsili için satılacağına dair sözleşmede bir hüküm varsa, bunun geçerli olacağının kabul edilmesi gerektiğini belirtmektedir[33].

 

İnşaatı bizzat tamamlayan veya başka bir yükleniciye tamamlatan arsa sahibi, geciken ifa sebebiyle veya işin borçlu yüklenici tarafından yerine getirilmemiş olmaması nedeniyle inşaatın tamamlanması için gerekli olan masraflar dışında başka zararlara da uğramış olabilir. TBK m. 113/f. 1’de açıkça belirtildiği üzere işin yapılması masraflarına hükmetme arsa sahibinin temerrüt nedeniyle uğramış olduğu diğer zararların tazminini talep etmesini engellememektedir[34]. Ancak bunlar tazminat niteliğinde olduğundan bu tür zararların tazmini bakımından yüklenicinin kusurlu olması gerekmektedir[35].

 

[1] Ayan, s. 179.
[2] Aydıncık, s. 262.
[3] Aydıncık, s. 262.
[4] Aydıncık, s. 262.
[5] Şahin, Temerrüt, s. 246.
[6] Şahin, Temerrüt, s. 246.
[7] Şahin, Temerrüt, s. 247; Öz, İnşaat Sözleşmesi, s. 178; Aydıncık, s. 249.
[8] Aydıncık, s. 249.
[9] Öz, İnşaat Sözleşmesi, s. 178.
[10] Kurşat, s. 394.
[11] Aydıncık Midyat, s. 102; Öz, İnşaat Sözleşmesi, s. 178; Tokat, s. 215.
[12] Kurt, Temerrüt, s. 206.
[13] Kurt, Temerrüt, s. 206.
[14] Aydıncık, s. 266.
[15] Aydıncık, s. 269.
[16] Aydıncık, s. 276.
[17] Kurt, Temerrüt, s. 206; Aydıncık, s. 270; İmamoğlu, Avans, s. 13.
[18] İmamoğlu, Avans, s. 14.
[19] Aydıncık, s. 275.
[20] Y. 15. HD., T. 3.6.2013, E. 2013/1127, K. 2013/3560 “…Eldeki davada, arsa sahipleri yükleniciyle arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi, yapı denetim şirketiyle de yapı denetimi hizmet sözleşmesi imzalamıştır. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde, yapı denetim hizmet bedelinden yüklenicinin sorumlu olacağı kararlaştırılmışsa da yapı denetimi hizmet sözleşmesi arsa sahipleriyle yapı denetim şirketi arasında imzalanmış ve arsa sahipleri bu sözleşme gereğince, yapı denetimi hizmet bedelini yapı denetim şirketine ödemeyi taahhüt etmişlerdir. Esasen, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde yapı denetim hizmet bedelinin yüklenici tarafından üstlenilmesine rağmen ödenmemesi halinde, binanın sözleşme ve ekleriyle mevzuata uygun bir şekilde tamamlanması için gereken bir masraftan söz edilemeyeceğinden, yüklenici namına yapı denetimi hizmet bedelinin arsa sahiplerince ödenmesi durumu yüklenici namına ifa olarak kabul edilemez. Ancak, yapı denetimi hizmet sözleşmesinin tarafı olan arsa sahipleri, bu sözleşme gereğince edimlerini ifa ettikten sonra, yükleniciyle aralarındaki sözleşme kapsamında sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği, ödedikleri bedelin rücu’en tahsilini talep edebilirler. Sonuç olarak; arsa sahiplerince yapı denetim şirketine yapılan ödeme, yüklenici namına değil, arsa sahiplerinin kendi namına yapılan bir ödeme olduğu gibi daha farklı bir bakışla, yapı denetimi hizmet bedeli binanın sözleşme ve ekleriyle mevzuata uygun bir şekilde tamamlanması taahhüt edilen binada eksik ya da ayıplı bir imalatın karşılığı da değildir. Yapı denetimi hizmet sözleşmesi, dava dışı yapı denetim şirketiyle davacı arsa sahipleri arasında imzalandığından, bu sözleşme gereği ödenmesi gereken yapı denetimi hizmet bedelinden öncelikli olarak arsa sahipleri sorumludur. Taraflar arasındaki sözleşmede, yapı denetimi hizmet bedelinden de yüklenicinin sorumlu tutulması, nama ifa davasının değil arsa sahiplerince yüklenici aleyhine açılacak rücu davasının konusunu teşkil edebilir. Yapılan bu açıklamalar ışığında, yapı denetimi hizmet sözleşmesi gereği ödenmesi gerekli hizmet bedelinin arsa sahiplerince ödenmesi halinde yüklenici namına ifadan söz edilemeyeceği gibi bu bedelin binanın sözleşme ve ekleriyle mevzuata uygun bir şekilde tamamlanmasını temin edecek bir kalem olmamasına göre; mahkemece, yapı denetimi hizmet bedelinin arsa sahipleri tarafından yüklenici namına yapılacak ödemeler arasında olduğu kabul edilerek avans bedelinin ve yargılamanın bu kabule göre sonuçlandırılmış olması doğru değildir…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[21] Enli, s. 119.
[22] Kurt, Temerrüt, s. 207; Aydıncık, s. 261.
[23] Özyürek, s. 90.
[24] Aydıncık Midyat, s. 104.
[25] Aydıncık Midyat, s. 104.
[26] Y. 15. HD., T.8.6.2020, E. 2019/2614, K. 2020/1373 “…Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalılardan…Tur Turizm İnş. Ltd. Şti. arasında 21.11.2015 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı yüklenicinin süresinde inşaatı tamamlamadığını ileri sürerek diğer davalılar adına kayıtlı 1, 2, 5, 7 ve 13 numaralı bağımsız bölümlerin eksik işlerin giderilmesi amacı ile nama ifaya izin ve satışa yetki verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Ş. ve Yapı Kredi Bankası A.Ş. vekilleri adlarına kayıtlı bağımsız bölümleri kullandırılan kredi borçları için konulan ipotekler nedeniyle cebri icra yolu ile satın aldıklarını ve zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini istemişler, diğer davalı … taşınmazı yükleniciden değil üçüncü kişiden devraldıklarını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre sözleşmeye göre binanın en geç ruhsat tarihinden itibaren 18 ay içerisinde yani 29.09.2007 tarihinde teslim edilmesi gerektiği ancak %80 seviyesinde tamamlanarak terk edildiği, davacının nama ifa talep etmekte haklı olduğu, davalıların tamamlanmamış binada yükleniciye düşen bağımsız bölümleri aldıklarından iyi niyet ilkesinden faydalanamayacakları gerekçesi ile 1, 2, 5, 7 ve 13 numaralı bağımsız bölümlerin nama ifa ve bu amaçla avans niteliğinde olmak üzere satışına izin verilmesine karar verilmiştir. Yerel mahkeme kararını davalılardan Türkiye Halk Bankası A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. ile davalılardan … vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi temyiz incelemesi neticesinde somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve önceki bilirkişi raporunda tespit edilen taşınmaz değerleri arasında çelişki bulunduğu, mahkemece öncelikle bu çelişkinin giderilmesi ve kararda belirtilen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyerek bozma kararı verilmiş, bozma kararına karşı davacılar vekili ve davalılardan Türkiye Halk Bankası A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası ile davalılardan … vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Nama ifaya izin ve giderim bedellerini karşılamak için satışa izin ve yetki verilmesi davalarında, nama ifa giderlerini karşılamak üzere satışına izin verilecek bağımsız bölüm, bölümler, parsel ya da arsa payının aleyhine nama ifa talep edilen yüklenici adına kayıtlı ya da kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereğince yükleniciye devredileceği kararlaştırılan ve hakettiği bağımsız bölüm-bölümler, parsel ya da arsa payı olmalıdır. Davacı arsa sahipleri ile dava dışı arsa sahipleri… ve …, … ile davalılardan yüklenici …Tur Turizm İnş. İç ve Dış Tic. San. Ltd. Şti. arasında Sincan 1. Noterliği’nin 25.11.2005 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde yükleniciye düşecek olan bağımsız bölümlerin nama ifa için satışı istenen 1, 2, 5, 7 ve 13 olduğu anlaşılmıştır. Dosyada bulunan tapu kayıtlarında ise nama ifa sureti ile satışı istenen bağımsız bölümlerin davalı yüklenici adına değil karar düzeltme talebinde bulunan davalılar ile diğer davalılar adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece satışa izin yetkisi verilmeksizin sadece eksik işlerin tamamlanması için nama ifaya izin kararı verilmesi gerekirken satış suretiyle nama ifaya izin kararı verilmesinin doğru olmadığından ve mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği bu kez yapılan incelemeden anlaşıldığından davalı …Ş., Yapı Kredi Bankası A.Ş. ve …’nin karar düzeltme talebinin kabulü ile kararın belirtilen davalılar yararına bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi).
[27] Y. 23. HD, T. 19.3.2019, E. 2016/5446, K. 2019/1059 “…Dava arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı nama ifa istemine ilişkin olup bu tür davalarda davalı yüklenicinin üstlendiği inşaatı eksiksiz tamamlama edimini yerine getirmemesi halinde arsa sahibi bu ifayı yüklenici namına yerine getirmeyi talep edebilir. Bu durumda mahkemece, yükleniciye düşecek ve satılmasına izin verilen taşınmazların tüm rayiç değerleri belirlenip, yüklenici namına yapılacak iş de tereddüde yer vermeyecek şekilde yazılmalı, satılacak bağımsız bölüm yapılacak işlerle orantılı olmalıdır. Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve önceki bilirkişi raporunda tespit edilen taşınmaz değerleri arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle bu çelişkinin giderilmesi ve yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[28] Y. 15. HD., T. 15.1.2019, E. 2018/4828, K. 2019/155 “…Yapma borcu borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde, alacaklı ( iş sahibi ) gideri borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini hakimden isteyebilir. (TBK 113-BK 97 md. ) hâkim talep üzerine bilirkişi marifetiyle eksik ve ayıplı iş kalemlerini ve bunların tamamlanması giderlerini ve ayrıca yapı kullanma izin belgesi için gereken giderleri saptayıp ifaya izin kararı verir. İzin kararının hüküm fıkrasında eksik ve ayıplı iş kalemlerini, miktarlarını ve giderlerini tek tek gösterir. Eğer sözleşme uyarınca yükleniciye düşen bir bağımsız bölümün satışı suretiyle ifaya izin istenmiş ise, o bağımsız bölümün satışı suretiyle ifaya izin verilmesine ve giderlerin satış bedelinden karşılanmasına hükmedilir. Somut olayda, davalının eser sözleşmesinden kaynaklanan edimini, sözleşme uyarınca tamamen ifa etmediği toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece eksik ve kusurlu işler bedeli bilirkişiye hesaplattırılmıştır. Nama ifaya izin kapsamında yüklenici, verilen sürede saptanan bedeli depo etmemiştir. Satışı istenen bağımsız bölümün değerinin yüksek olması nama ifa amacıyla satışına engel sayılamaz. Hükümde tahsile karar verilmesi de doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş: 13 numaralı bağımsız bölümün satışına izin verimesine, satış bedelinden dökümü yapılan tüm masrafların karşılanmasına, bakiyenin yükleniciye ödenmesine, iskân belgesinin alınması için gerekli masrafların ne olduğunun ilgili belediyeden güncellenmiş haliyle sorulması ve hükümde yer verilmesine, davacı … yönünden de usuli kazanılmış hak nedeniyle bu davacı hakkında da hüküm kurulmasına karar verilmek suretiyle davanın sonuçlandırılmasından ibarettir. Açıklanan yasal düzenlemelere ve yargısal uygulamalara aykırı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın taraflar yararına bozulması gerekmiştir…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[29] Aydıncık Midyat, s. 105.
[30] Aydıncık Midyat, s. 105.
[31] Aydıncık Midyat, s. 105.
[32] Aydıncık Midyat, s. 106.
[33] Y. 15. HD., T. 14.3.2011, E. 2009/6097, K. 1489 ” … Davalı arsa sahipleri ile davalı kooperatif arasında imzalanan 27.03.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahiplerine ait taşınmazlarda yüklenici kooperatif tarafından nitelikleri ile blok ve daire sayıları belirlenmiş bir yapı inşa edileceği, bunun karşılığında yine arsa sahiplerine ait başka bir kısım taşınmazların yüklenici kooperatife devredileceği kararlaştırılmıştır. Ayrıca, sözleşmenin 9/C maddesinde, yüklenici tarafından temerrüde düşülmesi halinde, yükleniciye devredileceği taahhüt edilen taşınmazların satılarak, inşaatın tamamlanması hususunda arsa sahiplerine nama ifa yetkisi tanınmıştır. Sözleşmeye göre işin 24.04.1998 tarihi itibariyle teslimi gerekmekte olup, yüklenici kooperatif, inşaat %45 seviyesinde iken 10.07.1999 tarihli genel kurulunda inşaata devam etmeme kararı almış ve 20.07.1999 tarihinde, ekonomik yetersizlikler sebebiyle inşaatlara devam edemeyeceğini ileri sürerek, sözleşmenin ileriye etkili feshi ile kendisine düşen tapuların devri ve imalat bedeli istemiyle dava açmıştır ….Mahkemesi’nin 1999/394 E. sayılı dosyasında görülen davada, mahkemenin 26.12.2012 tarihli kararıyla, inşaatı geldiği %45 seviyesi dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek 14.10.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Arsa sahipleri bu esnada, sözleşmenin 9/C maddesi hükmüne dayalı olarak yükleniciye devredileceği taahhüt edilen taşınmazları 16.09.2003 ve 19.03.2004 tarihlerinde üçüncü kişilere satarak, yüklenici namına inşaatı tamamlamışlar ve 31.12.2004 tarihi itibariyle de iskan ruhsatını almışlardır. Yapı arsa sahiplerinin uhdesinde bulunduğundan, bu tarih itibariyle aynı zamanda teslimin de gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, sözleşmede yüklenici tarafından feshine karar verilmesi mümkün olmayıp, asıl davada verilen fesih kararın bu sebeple davalı arsa sahipleri yararına bozulması gerekmiştir …” (Sütçü, C. 1, s. 1054).
[34] Tandoğan, Mesuliyet, s. 411; Öz, İnşaat Sözleşmesi, s. 178; Gümüş, Borçlar Genel, s. 813; Altınkan, s. 239.
[35] Aydıncık Midyat, s. 93; Aydıncık, s. 315.

[post_title] ile ilgili şimdi bizimle iletişime geçin!

Bize Yazın
CAPTCHA Resmi

Bu spam önlememize yardımcı olur, teşekkürler.

İçeriği Paylaş:

Bizimle İletişime Geçiniz

Hukuki sorunlarınızı çözmek ve hukuki süreçlerinizi en etkin şekilde yönetmek için bizimle iletişime geçebilir, profesyonel destek alabilirsiniz.