Bildirim yükümlülüğünün ihlali, riskin yer değişmesine sebebiyet vermektedir. Normalde arsa sahibinin üstlenmesi gereken riskler, yükleniciye geçmektedir[1]. Bu TBK m. 472/.f. 3’te belirtilmiş olduğu şekilde, bir bildirim yükümlülüğü ihlalinde doğacak olumsuz sonuçların yüklenici tarafından üstlenilecek olması anlamına gelmektedir[2]. Olumsuz sonuca örnek olarak yüklenicinin ayıptan dolayı sorumlu olması verilebilir[3].
Yüklenicinin, bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmesi durumunda hesaba katması gereken olumsuz sonuçlar, yalnızca TBK m. 472/f. 3’te değil, özellikle Kanunun diğer hükümlerinde de yer almaktadır[4]. TBK m. 475, 476, 483/f. 1 hükümlerinde yer alan olumsuz sonuçlar örnek olarak verilebilir.
Bildirim yükümlülüğünün ihlali, riskin yer değiştirmesi yanında yüklenicinin zarar tazmin yükümlülüğünün doğmasına da neden olmaktadır[5].
Yüklenici, zarara ilişkin sorumluluktan olduğu gibi TBK m. 472/f. 3’te yer alan olumsuz sonuçlardan hayatın olağan akışında bildirim yükümlülüğünü gereği gibi ifa etmiş olsaydı bile sonucun değişmeyeceğini ispatlayarak kurtulabilir[6]. Bunun için yüklenicinin kendisi tarafından bilgilendirilmeksizin arsa sahibinin durumu bildiğini ispat etmesi yeterlidir[7]. Eğer ispat sağlanmışsa, gerçekte bir bildirim yükümlülüğünün bulunmadığı kabul edilmelidir[8].
Yüklenicinin arsa sahibince sağlanan malzemenin veya gösterdiği yerin ayıplı olmasından ya da arsa sahibinin sorumlu olduğu bir olgudan kaynaklanan bir ayıptan dolayı sorumlu tutulabilmesi için TBK m. 472/f. 3 hükmünü ihlal etmesi, diğer bir deyişle tespit edilen ayıbı hemen bildirmekten kaçınması gerekmektedir[9]. Yüklenici, malzemenin veya gösterilen yerin ayıplı olduğunu bilmesine rağmen arsa sahibine hemen bildirimde bulunmazsa, sorumluluktan kurtulması mümkün değildir.
Ayıbın gizli olmadığı durumda, yüklenici inceleme yapmakla yükümlü ise ve kendisinden inceleme yapması beklenen bir durumdaysa ayıbı ilk elden özenli yapacağı incelemede farkına varmalıdır[10].
b. Zararı Tazmin Yükümlülüğü
Yüklenici, bildirim yükümlülüğünü vaktinde yerine getirmezse, bundan doğacak zarardan TBK m. 112 hükmü uyarınca sorumlu olur[11]. Arsa sahibi, bildirim yükümlülüğü ifa edilmiş olsaydı ne durumda bulunacaksa o duruma getirilmelidir[12]. Yüklenicinin kusurlu olduğu varsayılmaktadır[13]. TBK m. 112 borçlu aleyhine kusur karinesi getirdiğinden, arsa sahibinin yüklenicinin kusurunu ispatlamasına gerek yoktur. Sorumluluktan kurtulmak isteyen yüklenicinin kusursuzluğunu ispatlaması gerekir[14]. Yüklenicinin vaktinde bildirimde bulunması durumunda arsa sahibi yüklenicinin zararını tazmin suretiyle sözleşmeyi feshedebileceği gibi sözleşmeye devam edilmesinde ısrar da edebilir[15]; ısrara rağmen yapılan şey yok olursa zarara arsa sahibi katlanır[16]. Bu durumda yüklenici, yaptığı işin değerinin ve bu değere dâhil olmayan masraflarının ödenmesini isteyebilir. Yine böyle bir durumda arsa sahibi kusurluysa, yüklenicinin zararını da gidermek zorunda kalır (TBK m. 483/f. 2/c. 2).
Sorumluluğun kapsamı bakımından genel hükümler uygulanır. Özellikle arsa sahibinin müterafik kusuru var ise tazminat yükümlülüğünde indirim söz konusu olur[17]. Arsa sahibinin ifa yardımcılarının müterafik kusurları, arsa sahibinin müterafik kusuru ile eş değerde kabul edilir. İfa yardımcısının kusuru, yüklenicinin bildirimini borca aykırı bir şekilde arsa sahibine veya onun temsilcisine iletmediği zaman da var olmaktadır[18].
Koller’e göre, yüklenici, yalnızca TBK m. 472/f. 3’göre bildirim yükümlülüğünü ihlalden doğan sonuçlardan sorumlu olur. Yüklenicinin gecikmeden veya ayıptan doğan zararları tazmin yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu tür zararlardan dolayı sorumluluk ancak o zararlara ilişkin şartların somut olayda gerçekleşmesiyle mümkün olabilir[19]. Kanaatimizce, bildirim yükümlülüğünün ihlali halinde uğranılan zarar kapsamına inşaatın tesliminin gecikmesinden doğan zararlar girebileceği gibi ayıplı olmasından doğan zararlar da girer[20].
Bildirim yükümlülüğünün ihlali yüzünden inşaatta bir ayıp meydana gelirse, ayıba karşı tekeffüle ilişkin özel hükümler, sözleşmenin ihlalinden kaynaklı hükümlerin yerine uygulanır[21]. Bu çözüm arsa sahibinin menfaatinedir. Zira ayıba karşı tekeffüle ilişkin TBK m. 474 vd. hükümleri, daha geniş bir nedensellik içeren bir sistem tesis etmekte ve sözleşmeye aykırılığın aksine yükleniciye hiçbir kusuru bulunmadığını ispat olanağı tanımamaktadır[22]. Yüklenici tarafından borca aykırı olarak durumun bildirilmemesi yüzünden bir ayıp meydana gelirse, bu ayıptan doğan zarara ilişkin sorumluluk TBK m. 475’e göre belirlenir[23]. Diğer bir deyişle ayıptan doğan zararla ilgili olarak TBK m. 112 hükmü, TBK 474 vd. hükümleri uyarınca uygulama alanı bulur[24].
Yüklenicinin bildirim yükümlülüğünü ihlal etmiş olduğu hususunda ispat yükü arsa sahibine aittir[25]. TBK m. 112’ye göre kusurlu olduğu varsayıldığından, yüklenicinin bildirim yükümlülüğü ifa edilmiş olsaydı bile sonucun değişmeyeceğini ispat etmesi gerekmektedir[26].
Yüklenicinin bildirim yükümlülüğünü ihlal etmesi durumunda hesaba katması gereken olumsuz sonuçlar, yalnız TBK m. 472/f. 3’te yer almamakta, Kanunun diğer hükümlerinde de bulunmaktadır[27].
İnşaatın arsa sahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya iş sahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden yok olması durumunda ücret riski arsa sahibine aittir[28]. Buna karşılık, yüklenicinin bildirim yükümlülüğünü ihlal etmesi durumunda TBK m. 483/f. 1’deki kural varlığını korur[29]. Yüklenicinin bildirimde bulunsa dahi bir fayda sağlanmayacağı durum saklıdır. Bu durumda TBK m. 483/f. 2’deki kural devreye girer[30].
TBK m. 483/f. 2, ücrete ilişkin riski meydana gelen durum onun sahasında etkisini gösterecek ise doğrudan arsa sahibine bağlamaktadır[31]. İnşaat, bir başka nedenle özellikle mücbir sebep nedeniyle yok olursa yüklenici bildirimde bulunmuş olsa bile TBK m. 483/f.1’in sonuçlarına katlanır[32].
Yüklenici, inşaatın meydana getirilmesi sırasında arsa sahibinin risk alanından kaynaklanan bir sebeple engellenirse (örneğin arsanın ayıplı olması gibi) süre uzatım talebinde bulunabilir yani vadenin değiştirilmesini isteyebilir. Yüklenicinin, ilgili durumu arsa sahibine borca aykırı olarak bildirmemesi durumunda talep hakkını kaybetmesi söz konusu olur[33]. Bu arsa sahibinin inşaatın teslimini başlangıçta kararlaştırılan vadeye göre talep etmesi ve yüklenicinin temerrüde düşmesi anlamına gelmektedir[34]. Temerrüdün gerçekleşmesiyle birlikte arsa sahibi aynen ifa ile birlikte gecikme tazminatı isteyebileceği gibi karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde temerrüt hükümlerine de (TBK m. 123 vd.) başvurabilir. Eğer durum bu şekilde ise, yüklenicinin sorumluluğu her durumda kural olarak TBK m. 112 ile birlikte TBK m. 472/f. 3’den kaynaklanır[35].
Yüklenicinin bildirim yükümlülüğünü ihlal etmiş olmasına rağmen, arsa sahibinin de kusuru bulunmaktaysa, tarafların olumsuz sonuçları birlikte üstlenmeleri gerekmektedir[36]. Bu durumda zararın indirilmesine ilişkin TBK m. 52/f. 1 hükmünün kıyasen uygulanması gerekmektedir[37]. Arsa sahibinin ifa yardımcılarının kusuru da arsa sahibinin kusuru olarak kabul edilmektedir[38].
Bir başka çözüme kavuşturulması gereken sorun, bu durumda olumsuz sonuçların taraflar arasında nasıl paylaştırılacağıdır. Bu çerçevede soruna farklı çözümler getirilebilir. Mali taleplere ilişkin olarak yüklenicinin TBK m. 483/f. 2’deki ücret talebini hâkim takdir yetkisine dayanarak indirebilir (TBK m. 52/f. 1). Diğer sonuçların paylaştırılmasına ilişkin olarak ihtilaf halinde hâkim kanun koyucu gibi hareket ederek kanun boşluğunu doldurabilir[39].
[1] Koller, Art. 365 N. 83; Hurlimann/Siegenthaler, Art. 365 N. 7; Seçer, Bildirim, s. 742.
[2] Koller, Art. 365 N. 83; Seçer, Bildirim, s. 742; Gautschi, Art. 365 N. 28a; BSK OR I-Zindel/Pulver/Schott, Art. 365 N. 34.
[3] Koller, Art. 365 N. 83; Seçer, Bildirim, s. 742.
[4] Koller, Art. 365 N. 85; Seçer, Bildirim, s. 743.
[5] Hurlimann/Siegenthaler, Art. 365 N. 7; Seçer, Bildirim, s. 743.
[6] Gauch, Werkvertrag, N. 832; Koller, Art. 365 N. 87; Gauch, Entreprise, N. 832; Seçer, Bildirim, s. 743.
[7] Gauch, Entreprise, N. 832; Tandoğan, s. 112.
[8] Gauch, Werkvertrag, N. 832; Hurlimann/Siegenthaler, Art. 365 N. 74; aynı yönde bir İsviçre Federal Mahkeme kararı için bkz: 4C. 99/2004 vom 28.6.2004.
[9] Henninger, s. 72; Bühler, Art. 365 N. 71; Seçer, Bildirim, s. 743.
[10] Henninger, s. 73; Seçer, Bildirim, s. 743.
[11] Honsell, s. 307; Şahin, s. 192; Koller, Art. 365 N. 90; Bühler, Art. 365 N. 72; Chaix, La violation, s. 134; Tandoğan, s. 112; Seçer, Bildirim, s. 743; Baygın, s. 91; Tunçomağ, Özel, s. 1004, Uygur, C.7, s. 7677; Gauch, Werkvertrag, N. 830; Yakuppur, s. 45; Hurlimann/Siegenthaler, Art. 365 N. 7; Kaya, s. 53; Y.15. HD, T.31.5.2001, E. 2001/1074, K. 2001/2944 “…16.12.1997 günlü bilirkişi kurulu raporunun 12. sayfasında sistemdeki kritik bölgelerin dışındaki arızaların nedeni olarak döşenen boruların gerekli işletme basıncına dayanamayacak kadar kalitesiz olduğuna, arıza tesbiti sırasında hendek açılırken ve tamirden sonra kapatılırken, genel olarak da boru döşenmesinde özen gösterilmediğine, hattın tamamen aynı anda tecrübeye alınması ile su kaçaklarının ve arıza tespitinin uzun zaman alması sonucu müdahele süresinin uzaması ile sağlam bölgelerin de riske atıldığına ilişkin tespitlerden söz edilmiştir. Bunlardan “boru döşenmesinde gerekli özenin gösterilmemesi” ne dair olan tespit yüklenicinin hasarda doğrudan kusurlu ve sorumlu olduğunun kabulünü gerektirir. (B.K.356/ilk maddesi yollaması ile B.K.321/ilk ) Özellikle, hatta döşenen boruları dayanıksız ve kalitesiz olduğu halde imalatta kullanılması ise yüklenicinin B.K.357.maddesinde hükme bağlanan genel ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğini başka bir deyişle kusurlu malzemeyi iş sahibini haberdar etmeden imalatta kullanarak eserin ayıplı ortaya çıkmasına işin başında sebebiyet verdiğini gösterir. Bu durumda yüklenici eserde meydana gelen sonuçlara tahammül etmekle sorumludur. Öyle ise, mahkemece, bilirkişilerden ek rapor alınarak asıl ve birleşen davalarda davacının istemekte haklı olduğu tazminat tutarları ve bunlardan davalılardan sorumlu olacakları miktarlar hesaplattırılmalı, böylece sonucuna uygun bir hükme varılmalıdır. Tüm bu nedenler bir yana bırakılarak oluşta yüklenici ve idarenin kontrol mühendisi davalının sorumlulukları açık iken davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi bozmayı gerektirir…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[12] Koller, Art. 365 N. 117; Seçer, Bildirim, s. 744.
[13] Koller, Art. 365 N. 90; Seçer, Bildirim, s. 744.
[14] Y. 15.HD., T. 01.03.2017, E. 2016/1295, K. 2017/865 “Eser sözleşmesi taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yükleyen bir iş görme akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imal edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftir. Eser yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren emek sarfıyla gerçekleştirdiği bir sonuçtur. Eser sözleşmelerinde; yüklenici sadakat ve özen borcu gereği eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek zorundadır. Yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğü bu zorunluluktan kaynaklanır. Başka bir deyişle akdin gereği gibi ve zamanında ifasını tehlikeye sokan her hali yüklenici iş sahibine derhal haber vermeye mecburdur (TBK 472). Bu uyan borcunu dar bir çerçevede ifade etmemek gerekir. Çünkü bu borç ifa aşamasında ve sonrasında olaylar ortaya çıktıkça ve ihlal edildikçe kendini, sonuçlarını, iş sahibi üzerinde göstereceğinden uyan borcunu yerine getirmeyen yüklenici iş sahibinin zararından BK’nın 112. maddesi uyarınca sorumludur. Bu madde uyarınca borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile davalıların istinat duvarının yapılacağı davacının tarlasından çıkan ve düzgün olmayan taşlarla duvar yapımının uygun olmadığına dair iş sahibini uyardığı, bu şekilde kullanılan taşlar yönünden genel ihbar mükellefiyetinin yerine getirildiği anlaşılmakta ise de; bilirkişi raporunda seranın yapıldığı arazinin zemin ve eğim durumu dikkate alındığında 12 m. yüksekliğinde taş duvar yapılmasının tekniğe uygun olmadığı ve yıkıma neden olduğu belirtildiğinden, davalı yükleniciler tarafından eğim ve duvar yüksekliğinin yol açabileceği olumsuzluklarla ilgili ihbar mükellefiyetinin yerine getirildiği ileri sürülüp ispatlanamadığından mahkemece teknik bilirkişiden alınacak ek rapor ile zararın oluşmasında iş sahibi ve yükleniciye verilecek kusurlar ve zarar miktarı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp davanın sonuçlandırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.” (Coşkun, İnşaat, s. 144).
[15] Koller, Art. 365 N. 122; Tunçomağ, Özel, s. 1004; Uygur, C.7, s. 7677.
[16] Gautschi, Art. 365 N. 28a; Yakuppur, s. 45; Kırmızı, s. 142.
[17] Koller, Art. 365 N. 92; Seçer, Bildirim, s. 745.
[18] Koller, Art. 365 N. 94.
[19] Koller, Art. 365 N. 96; BSK OR I-Zindel/Pulver/Schott, Art. 365 N. 34.
[20] Seçer, Bildirim, s. 745.
[21] Seçer, Bildirim, s. 745; Uygur, İnşaat Hukuku Cilt 1, s. 349.
[22] Chaix, La violation, s. 136.
[23] Uygur, İnşaat Hukuku Cilt 1, s. 349; Gauch, Werkvertrag, N. 1887; Henninger, s. 74.
[24] Koller, Art. 365 N. 97; Seçer, Bildirim, s. 745.
[25] Bühler, Art. 365 N. 73; Seçer, Bildirim, s. 745.
[26] Bühler, Art. 365 N. 73; Tandoğan, s. 112; Yakuppur, s. 45; Altaş, İfa, s. 104.
[27] Koller, Art. 365 N. 98; Bühler, Art. 365 N. 98.
[28] Seliçi, s. 109; Tandoğan, s. 112; Uygur, Borçlar Kanunu C.7, s. 7677.
[29] Gautschi, Art. 365 N. 28a; Seçer, Bildirim, s. 746.
[30] Koller, Art. 365 N. 101.
[31] BSK OR I-Zindel/Pulver/Schott, Art. 365 N. 34; Tunçomağ, Özel, s. 1004.
[32] Koller, Art. 365 N. 102; Tunçomağ, Özel, s. 1004.
[33] Koller, Art. 365 N. 104; Hurlimann/Siegenthaler, Art. 365 N. 7.
[34] Koller, Art. 365 N. 104.
[35] Koller, Art. 365 N. 105. Yazar, iki sorumluluk sebebinin birbirinden ayrılmasının zor olduğunu belirtmektedir.
[36] Seçer, Bildirim, s. 747; Y. 15HD., T. 6.2.2014, E. 2013/4844, K. 2014/754 “…Davalı iş sahibi idareyle Ç… Lti. Şti. ve M. M. ortak girişimi arasında imzalanan 2.7.2007 tarihli sözleşmeyle ortak girişim, “Suluhan Restorasyonu (Onarımı)” işini 1.994.368,74 lira “götürü bedel” üzerinden üstlenmiş, 20.6.2008 tarihinde adi ortaklık feshedilerek işin davacı M. M. tarafından yürütülmesi kararlaştırılmış, iş sahibi idarenin 24.6.2008 tarihli makam oluru ile bu duruma muvafakat edilmiştir. Sözleşme’nin 9.2 maddesi uyarınca “Uygulama İşleri Genel Şartnamesi” sözleşmenin ekidir. İş sahibi idare tarafından yükleniciye gönderilen 18.9.2009 tarihli yazıyla sözleşmenin feshedildiği ve yüklenicinin kesin teminatının irat kaydedildiği yükleniciye bildirilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan 7.2.2012 tarihli bilirkişi raporunda “fesihte davalı idarenin kusurlu olduğu, fesih işleminin haksız olduğu, idarenin haksız feshi sebebiyle yüklenicinin uğradığı menfi ve müspet zararları gidermesi gerektiği” görüşüne yer verilmişse de, dosya kapsamından tarafların akdin feshinde “ortak kusurlu” oldukları anlaşılmaktadır. Zira sözleşme eki Uygulama İşleri Genel Şartnamesi’nin 19. maddesinde “yüklenicinin üstlenmiş olduğu işin devamı süresince iş yerinde bulunması esastır. Bununla birlikte yüklenici işlerin gecikmesine ve durmasına yol açmamak şartıyla noterce düzenlenmiş bir vekâletnameyle tam yetki almış ve idarece kabul edilmiş bir vekil bırakarak iş başından ayrılabilir” hükmüne, 20. maddenin 3. bendinde ise “yüklenici, işin sözleşme süresi içinde bitirilmesi için, gerekli miktarda malzemeyi ve yeterli sayıda işçiyi her an iş başında bulunduracaktır. Aksi halde, bu hususta kendisini uyarmak üzere yapılacak tebligat tarihinden başlamak üzere on gün içinde bunları istenen sayıya ve miktara tamamlamak zorundadır.” hükmüne yer verilmiştir. Şartnamenin bu hükümlerine rağmen idarenin kontrollük teşkilatı tarafından yapılan kontrollerde iş yerinde (şantiyede) hiçbir teknik personel bulunmadığı, şantiyenin kapalı olduğu ve hiçbir çalışma yapılmadığı idare elemanlarınca düzenlenen 20.11.2008, 25.12.2008, 16.1.2009 tarihli raporlarla tesbit edilmiş, bu durumda 26.1.2009 tarihinde yükleniciye bildirilmiş, bu bildirimden sonra da 9.2.2009, 4.3.2009, 18.5.2009 tarihli raporlarda şantiyenin kapalı olduğu, hiçbir çalışma yapılmadığı saptanmıştır. Yine revize restorasyon projeleri idarece onaylanıp yükleniciye verilmeden yüklenicinin projesiz işe devam ettiği yüklenici vekilinin dava dilekçesinde belirtilmiştir. Ayrıca, sözleşme ve ekleri uyarınca sözleşme konusu işte kullanılması kararlaştırılan çimento takviyeli harcın işte kullanılmaması gerektiği ve bu harç yerine horasan harcının kullanılması gerektiği yüklenici tarafından ileri sürülmüşse de, yüklenicinin 818 Sayılı Borçlar Yasası’nın 357/III. maddesi hükmüne uygun şekilde imalatın noktası noktasına başarıya ulaşması için horasan harcı kullanılmasının zorunlu olduğunu iş sahibine ihbar etmediği ve dolayısıyla bu ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar ve yüklenicinin işin yapım süresine göre gerçekleştirdiği imalat oranı dikkate alındığında yüklenicinin sözleşme ve eklerine aykırı hareket etmekle kusurlu olduğu, idarenin de sözleşmede kararlaştırılan çimento takviyeli harcın işin tekniğine uygun olup olmadığını araştırmadan işe göre kusurlu malzeme olan çimento takviyeli harcı sözleşme eklerinde göstermesi ve daha sonra da sözleşme ve eklerinde yer almayan çimento katkısı içermeyen harçların kullanılmasını genelgeyle istemesi, revize restorasyon projelerinin onayında ve yükleniciye tesliminde gecikmesi nedenleriyle sözleşmeye aykırı davrandığı ve böylece tarafların akdin feshinde “ortak kusurlu” bulunduğu açıktır. Tazminat borcunun doğması için temel koşul kusur olduğundan, tazminat isteyen tarafın kusursuz olması kuraldır. Yüklenicinin sözleşmenin feshi sebebiyle kar kaybı alacağı talebinde bulunabilmesi için fesihte tamamen kusursuz olması gerekir. Oysa somut olayda az yukarda açıklanan sebeplerle her iki taraf da kusurlu bulunduğundan yüklenicinin asıl davada kar kaybına dair alacak istemiyle teminat mektubunun faiz ve komisyon gibi masraflarına dair istemlerinin reddi gerekir. Bu sebeple asıl davada mahkemece kar kaybı alacağının ve teminat mektubunun faiz ve komisyon masraflarının hüküm altına alınması doğru olmamıştır. İş sahibi idare tarafından açılan birleşen 2010/188 Esas sayılı davada akdin feshinde ortak kusurları bulunması sebebiyle iş sahibinin şantiyede “teknik eleman bulundurmama cezası” ile “gecikme cezasının” yükleniciden tahsiline dair istemlerinin reddine karar verilmesi ise isabetli olmuştur…”(Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[37] Koller, Art. 365 N. 107; Seçer, Bildirim, s. 748.
[38] Koller, Art. 365 N. 94.
[39] Koller, Art. 365 N. 109; Seçer, Bildirim, s. 748.