Eser Sözleşmesinin Haklı Nedenle Feshi

TBK m. 484 Hükmünün Eser Sözleşmesinin Haklı Sebeple Feshi ile İlişkisi

1. Genel olarak

Eser sözleşmesinin sürekli borç ilişkisi içeren bir sözleşme niteliğinde olmamasına rağmen, iş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedenle feshedebileceği kabul edilmektedir[1]. TBK m. 484 hükmü, iş sahibine sözleşmeyi dilediği zaman feshetme olanağı tanımaktadır. Doktrinde ileri sürülen bir görüş uyarınca[2], bu hüküm, aynı zamanda iş sahibi için sözleşme ilişkisinin devamını çekilmez kılan sözleşmenin haklı nedeni feshini de kapsamaktadır. Buna karşılık doktrinde savunulan bir başka görüş[3] uyarınca, eser sözleşmesinin haklı sebeple feshinin TBK m. 485’te düzenlendiği ileri sürülmektedir.

Genel olarak kabul edildiği üzere, her sürekli borç ilişkisi içeren sözleşme, konu ile alakalı özel bir hüküm bulunmasa bile haklı sebeple feshedilebilmektedir; bunun temeli de kişiliğin korunmasına dayanmaktadır[4]. Bu kural, emredici niteliktedir. Hâkim, kendi takdirine göre, her bir somut olayda, dürüstlük kuralı ışığında sözleşmeye devam edilmesini talep etmede haklı bir sebebin bulunup bulunmadığını tespit edecek; menfaatleri nesnel bir şekilde dengeleyerek ve somut olay koşullarını inceleyerek hakkaniyete göre karar verecektir[5].

2. Eser Sözleşmesinin Haklı Sebeple Feshini TBK m. 484’e Dayandıran Görüş

TBK m. 484 hükmünün lafzına bakıldığında, eser sözleşmesinin haklı nedenle feshini içerir bir tarzda kaleme alınmadığı görülebilmektedir[6]. Bunun sonucu iş sahibinin haklı bir nedene dayanarak TBK m. 484’e göre sözleşmeyi feshetmesi durumunda yükleniciye kısmi bedel ve tazminat ödemekle yükümlü olabilmesidir[7]. Hayatın gerçeklerine uymayan bu sonuç karşısında eser sözleşmesinin haklı nedenle feshinin ne şekilde mümkün olabileceği sorunu ortaya çıkmıştır. Birçok olayda iş sahibinin haklı sebeple sözleşmeyi feshi, iş sahibinin TBK m. 484 uyarınca yükleniciye kısmi ücret ve tazminat ödemekten kaçınmasını haklı gösterir niteliktedir[8]. Bu hususta doktrinde bir görüş[9] uyarınca, eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından haklı sebeple feshi durumunda yüklenicinin iş sahibinden tazminat isteyemeyeceği gibi haklı sebebin oluşmasında kusuru varsa iş sahibine tazminat ödemekle yükümlü olacağı savunulmaktadır.

Gauch da[10], İBK m. 377/TBK m. 484 hükmünün, iş sahibinin haklı sebebe dayanarak eser sözleşmesini feshetmesi durumunda, tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulmasını engelleyen bir düzenleme içerdiğini belirtmektedir. Bu düzenleme, somut hayatta her durumda adil bir nitelik arz etmemektedir[11]. Buna göre, bazı durumlarda iş sahibinin TBK m. 484 hükmünün tazminat ödeme yükümlülüğünden tamamen veya kısmen kurtulup eser sözleşmesini haklı sebebe dayanarak feshetmesi mümkün olmalıdır[12]. Yazara göre[13], bu durumda iş sahibinin tazminat yükümlülüğünden kurtulmasının İBK m. 43 hükmünün kıyasen uygulanmasına mı dayandığı veya İBK m. 377/TBK m. 484’ün TMK m. 1/f. 2’ye göre tamamlanması suretiyle mi gerçekleştiğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır[14]. Bununla birlikte, iş sahibinin tazminat yükümlülüğünden kurtulması için, sözleşmenin feshi yolundaki niyetin beyan edildiği anda haklı sebep fesih sebeplerinin mevcut olması gerekmektedir[15].

Altınok-Ormancı[16] ise, eser sözleşmesinde mutlaka her iki tarafa da haklı sebeple fesih imkânı tanımaya çalışmaya ve buna bir dayanak aramaya gerek olmadığını, kanunun eser sözleşmesinde iş sahibine fesih olanağı getirmiş olmasının haklı sebeple feshin varlığı halinde iş sahibinin sözleşmeyi evleviyetle feshedebileceğini gösterdiğini, TBK m. 484 iş sahibine serbest fesih olanağı getirdiği için yükleniciye tam tazminat ödenmesini öngördüğünü belirtmektedir.

Gümüş’e göre[17] de, TBK m. 484’ün uygulanma alanının yalnızca haklı nedene dayanmayan fesih hakkının kullanımına hasredilmemesi ve iş sahibine haklı nedene dayalı olarak bağımsız bir fesih hakkı tanınmaması yönündeki yaklaşımın eser sözleşmesinin temelde ani edimli bir sözleşme olduğu yönündeki kabule uygun olduğunu, bu nedenle iş sahibinin haklı sebeple sözleşmeyi fesih hakkını ancak TBK m. 484’deki şartlarla kullanabileceğini, haklı sebeple sözleşmeyi fesheden iş sahibinin yükleniciye tazminat ödemekle yükümlü olmadığını belirtmektedir.

Haklı sebeple fesih, özellikle yükleniciye atfı kabil sebeplerle iş sahibi açısından sözleşmenin devamı olanaksızsa veya bunun kınanabilir bir davranışına dayandığı zaman söz konusu olmaktadır[18]. İş sahibinin, yükleniciye duyduğu güvenin kaybolması, tek başına eser sözleşmesinin haklı nedenle feshi için yeterli değildir[19]. Yüklenicinin kusurlu ve borca aykırı davranışı sonucu, iş sahibinin onunla birlikte çalışmak için güveninin kalmaması gerekmektedir[20]. Bu durumlara örnek olarak, yüklenicinin iş sahibinin temsilcisi ile ihtilaf içerisinde olması, iş sahibine hesap verirken gerçeğe dayanmayan sahte beyanlarda bulunması, iş sahibinin talimatlarına uyması gerektiği halde bundan kaçınması, vb. verilebilir[21]. Yalnızca yüklenici değil, onun yardımcı şahıslarının davranışlarının da hesaba katılması gerekmektedir[22]. İş sahibinin yapılmış olan kısmın bedelini ödeme borcu, haklı sebeple fesihten etkilenmemektedir[23]. Sözleşmenin feshi eserin tamamlanmamasına neden olmuşsa, yapılmış olan kısım iş sahibi için tamamen veya kısmen kullanılamaz ise, iş sahibinin yapılmış kısmın bedelini vermekten kaçınması mümkün olmalıdır, çünkü yüklenicinin kusurlu davranışı iş sahibinin aleyhine bir durum yaratmamalıdır[24].

Hiçbir surette yüklenicinin iş sahibine makul bir neden vermesi, haklı bir sebebin varlığını kabulü için yeterli değildir. İş sahibinin her türlü makul fesih nedeni eser sözleşmesinin feshi için haklı neden olarak nitelendirilmemekte, bu nedenin yüklenicinin davranışından kaynaklanması gerekmektedir[25].

Sözleşmenin iş sahibi açısından devamını katlanmaz kılmakla birlikte yükleniciye atfedilemeyen sebepler, kural olarak iş sahibini feshinin yasal sonuçlarından kurtarmamaktadır[26]. Eserin artık iş sahibi için bir yarar teşkil etmemesinin veya iş sahibinin mali sebepler dolayısıyla sözleşmenin ifasından vazgeçmesinin tek başına bir haklı sebep oluşturmayacağı tartışmasızdır[27]. Yüklenicinin geçerli neden olmaksızın TBK m. 476’ya göre iş sahibine ihtarda bulunmuş olması da bu şeklen ihtarlar tekrar etse bile tek başına sözleşmenin devamını katlanılmaz hale getirmemelidir[28].

İş sahibinin sözleşme ile kararlaştırılan yüklenicinin edimini kullanamaması veya bu edimi finanse etme olanaklarından yoksun olması olguları, kural olarak bir haklı sebep fesih niteliği teşkil etmemekle beraber, paranın değer kaybına uğraması, savaş durumu, hükümet darbesi, doğal bir afet gibi toplum hayatındaki koşulların önceden öngörülemeyecek şekilde büyük bir değişikliğe uğraması neticesi eserin kullanılması veya finanse edilmesi olanakları tamamen ortadan kalkıyorsa durum değişmektedir. Böyle bir durumda sözleşmeyi fesheden iş sahibinin TBK m. 484’e dayalı tazmin yükümlülüğünden tamamen veya kısmen kurtulması mümkün olmalıdır[29]. Taraflar, sözleşmeyi bozucu koşula bağlı olarak akdetmişlerse, kullanılabilir veya finanse edilebilir olmasının ortadan kalkmasıyla koşul etkisini kaybeder ve sözleşme koşulun gerçekleşmesiyle sona erdiğinde TBK m. 484 hükmü tamamen devre dışı kalır[30].

Zarar tazmin yükümlülüğü, haklı sebeple feshin sonucu tamamen veya kısmen ortadan kalkacağından, özellikle büyük projelerin gerçekleştirilmesini konu edinen eser sözleşmelerinde iş sahibi çoğu kez fesih beyanında bir haklı sebeple fesih nedenine başvuracaktır. İş sahibinin beyanı tereddütsüz başka şekilde anlaşılmadıkça, bu fesih şarta bağlı olmadan beyan edilmiş sayılacaktır. Aynı koşullar, gerçekte varsayılan ya da bir başka haklı sebebin bulunmadığı durumlar için de geçerlidir[31].

Her somut olayda bir haklı sebebin var olup olmadığı, o somut olayın şartlarına bağlı olarak hâkim tarafından belirlenecektir[32]. Bir haklı sebep fesih nedeninin bulunup bulunmadığı, iş sahibi için sözleşmeye devamı çekilmez kılan belirli veya tartışmasız bir olgunun var olup olmadığına bakılarak belirlenecektir[33]. Haklı sebeple feshin kullanılması, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmemelidir[34]. Haklı bir sebebin var olduğu hususunda ispat yükü, iş sahibine aittir[35].

İş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedenle feshedebilmesi ancak haklı nedenle feshin dayandığı olgunun kanunda özel olarak düzenlenmiş hallerden birine girmememesi veya ilk olarak sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkmış olması koşullarıyla mümkündür[36].

İş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshetmesi durumunda sözleşme, ileriye etkili olarak sona ermektedir[37]. Yüklenicinin kusurlu davranışından dolayı eser sözleşmesini haklı nedenle fesheden iş sahibi, yükleniciden zararının tazmin edilmesini talep edebilir[38]. İş sahibinin başka bir yüklenici ile anlaşılması ve eserin ona tamamlattırılması için gereken masrafları talep edebilmesi mümkündür[39]. İş sahibinin eserin tamamlanmasına ihtiyacı bulunmamaktadır[40]. Bu yüzden o ana kadar eser için yapılmış ödemelerin faydasız kalmış masraflar olarak tazminini talep edebilir. Bununla birlikte iş sahibinin zararı azaltıcı şekilde kendine kalan ifa edilmiş kısmın bir değer taşıdığını da fesih sonucu bu kısım değersiz kalmadıkça hesaba katması gerekmektedir[41]. İş sahibinin fayda sağladığını ispat yükü, yükleniciye aittir[42].

TBK m. 484’ten kaynaklanan tazminat yükümlülüğü, haklı bir sebebin sonucu olarak tamamen veya kısmen ortadan kalkabileceğinden, özellikle büyük projelerin gerçekleştirilmesine ilişkin eser sözleşmelerinde çoğu kez iş sahibinin fesih beyanında haklı bir sebebe dayanması olgusuyla karşılaşılabilinecektir. İş sahibinin beyanının yorumundan başka türlü anlaşılmadıkça, bu fesih beyanı şartsız olarak yapılmış kabul edilir, bu gerçekte ne varsayılan ne de başka bir fesih nedeninin bulunduğu durumda da geçerlidir[43].

Diğer taraftan iş sahibinin fesih beyanını haklı bir sebebin gerçekleşmesine bağladığı durumda geciktirici koşula bağlı fesih beyanındaki durumla aynı hukuki durumda bulunulur. Sözleşmenin feshi çerçevesinde yüklenici açısından bağlanmış şart açısından bir belirsizliğin bulunmadığı durumlar hariç, beyan edilen fesih hüküm doğurmamaktadır[44].

3. Eser Sözleşmesinin Haklı Sebeple Feshini TBK m. 484’e Dayandırmayan Görüş

Buz[45], eser sözleşmelerinden kendisinden sözleşmeye devamı artık beklenemeyecek olan tarafa sözleşmenin haklı nedenle feshi olanağı tanınmasının yerinde olduğunu belirtmekle beraber, bu feshi TBK m. 484 hükmüne dayandırmanın mümkün olmadığını, bu hükümde sözleşmeyi fesheden tarafın herhangi bir nedene dayanmaması ve karşı tarafa tazminat ödemesinin söz konusu olduğunu, haklı sebeple fesih durumunda feshin sözleşmeye devamın artık beklenemeyeceği bir olaya dayandığı gibi, bu sebeple sözleşmeyi fesheden tarafın tazminat yükümlülüğünün de söz konusu olmayacağını, bilakis eğer haklı sebebe diğer tarafın bir davranışı neden olmuş ise sözleşmeyi fesheden iş sahibinin değil, karşı tarafın tazminat ödemekle yükümlü olacağını, bu tablo karşısında haklı nedenle sözleşmenin feshinin TBK m. 484 hükmünün kapsamına dâhil edilmesinin, anılan hükmün çerçevesini paramparça edeceğini belirtmektedir.

Yazar[46], eser sözleşmesinin haklı nedenle feshi kabul edildiği takdirde, bu hakkın yükleniciye de tanınması gerektiğini, yüklenici bakımından da sözleşmeye devamın kendisinden beklenemeyen bir durumun ortaya çıkabileceğini, yüklenicinin haklı sebeple eser sözleşmesini TBK m. 484 hükmüne dayandırmanın mümkün olmadığını, çünkü bu hükümde yalnızca iş sahibinin eser sözleşmesini feshinin düzenlendiğini, yüklenicinin eser sözleşmesini haklı nedenle feshini başka bir hükme dayandırmanın açıklanması güç bir ayrım meydana getirdiğini belirtmektedir. Yazar, bu durumda iş sahibinin haklı sebeple eser sözleşmesini feshinin başka hukuki temellere dayandırılması gerektiğini, sürekli sözleşmeler bakımından genel kabul gören haklı nedenle feshin eser sözleşmesinin sürekli sözleşme niteliği taşımaması nedeni ile kabul edilemeyeceğini, iş sahibinin sözleşmeyi haklı nedenle fesih hakkının sözleşmenin müspet ihlali esasına dayandırılabileceğini, iş sahibinin haklı nedenle sözleşmeyi feshedebilmesi için daima yüklenicinin sözleşmenin amacını tehlikeye sokan iş sahibinin sözleşmeye devamını güçleştiren bir davranışın varlığının gerektiğini, bu tür bir davranışın ise sözleşmenin müspet ihlali olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğunu belirtmektedir.

Koller[47] de, haklı sebeple feshin TBK m. 484 hükmüne dayandırılmasının yanlış olduğu fikrindedir. Bu hükme göre, sözleşme yalnızca ileriye etkili olarak feshedilebilirken, bazı durumlarda haklı sebeple sözleşmenin sona ermesi geriye etkili olabilir. İş sahibinin haklı nedene dayanarak sözleşmeyi önceden sona erdirebilmesi, ihtilaf konusu olayda hâkimin takdir yetkisine dayanarak karar vermesiyle mümkün olabilmektedir. Haklı sebep olarak özellikle yüklenicinin sözleşmeye aykırı, kusurlu davranışı örneğin önceden ifadan vazgeçme veya yan yükümlülüklerin ihlali göz önüne alınmaktadır. Sözleşme dışı kusurlu bir davranış da haklı sebep olabilir[48]. Haklı sebep doğuran olgular, sözleşmenin kuruluşu esnasında da varolabilirler veya sonradan ortaya çıkabilirler. Yazara göre, iş sahibi haklı nedene dayanarak sözleşmeyi sona erdirdiğinde, bir kez daha hukuki durum olarak haklı sebebin hangi nedenlere dayandığı gündeme gelmektedir. Yüklenicinin bu kusurlu davranışında, iş sahibinin meydana getirme borcunda borca aykırı temerrüt neticesi yüklenicinin ediminin ifasından vazgeçtiği zamanki durumla aynı şekilde davranılmaktadır (İBK m. 366/f. I/TBK m. 473/f. I)[49]. İş sahibi, temelde sözleşmeden dönebilir, başlanılmış olan eseri geri çevirebilir ve zarar tazmin talebinde (olumlu ya da olumsuz zararın tazmini) bulunabilir.

4. Yargıtay ve Federal Mahkeme Kararlarında Haklı Sebeple Fesih

Haklı sebeple fesih, Yargıtay uygulaması açısından ele alındığında, özellikle hiç veya yeterli sebep olmadan kullanılan dönme hakkının başına haksız ifadesinin eklenmiş olduğu, haksız dönme ve özellikle haksız fesihten bahsedildiği görülmektedir. Haksız ibaresi, yalnızca söz konusu fesih veya dönme hakkının hiç veya yeterli sebep olmadan kullanıldığı anlamına gelmemekte, bu hakkın, haksız dahi olsa yine hukuki sonuç doğurduğu noktasından hareket edilmektedir[50]. Haklı neden olmadan kullanılan fesih hakkının, mevcut sözleşme ilişkisini sona erdireceği, ancak hak sahibinin duruma göre karşı tarafın zararını tazminle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

Yargıtay’ca benimsenen bu görüş, eleştiriye açıktır. Kullanılması için belli bir nedenin varlığına ihtiyaç gösteren dönme veya fesih hakkı, ancak bu sebeplerin var olduğu takdirde kullanıldığı zaman, istenilen hukuki sonucu doğurmaktadır[51]. Bu nedenler, mevcut değilse yenilik doğuran hakkın kullanılması mevcut hukuki durumda herhangi bir değişiklik yaratmamaktadır[52].

Yargıtay, haklı nedenle fesih ile tam tazminatla fesih arasındaki ilişkiyi ise şu şekilde ortaya koymaktadır: İş sahibinin TBK m. 484 hükmüne göre eser sözleşmesini feshi, ancak fesih beyanında hiçbir neden göstermediği takdirde mümkün olmaktadır. İş sahibi, fesih beyanında neden göstermişse, bu nedenin haklı olup olmadığına bakılmakta, haksız fesih halinde eser sözleşmesi sona ermekle birlikte, yüklenicinin kazanç kaybı kesinti yöntemine göre hesaplanmaktadır[53].

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu bir başka kararda ise[54], eser sözleşmesinin haklı sebeple feshinin ancak ilgili kanun hükümlerindeki koşulların gerçekleşmesi ile mümkün olacağını belirterek, zımnen de olsa eser sözleşmesinin haklı sebeple feshinde TBK m. 484 hükmüne dayanmanın söz konusu olmadığı görüşünü benimsemiş gözükmektedir.

Federal Mahkeme, iş sahibine İBK m. 377/TBK m. 484 hükmü dışında bir haklı sebeple fesih imkânı tanınması gerekip gerekmediğinin çok önemli olmadığını, asıl sorunun iş sahibinin haklı sebeple feshe dayanarak sözleşmeyi feshettiği durumlarda, TBK m. 484’e göre, feshin sonuçlarının özellikle tazminat yükümlülüğünün söz konusu olup olmadığının belirlenmesi olduğunu ileri sürmektedir[55]. Mahkeme[56], bazen iş sahibinin tamamen veya kısmen böyle bir yükümlülükten kurtarılmasının gerekli olduğunu ve bu hususta yükümlülükten kurtarmanın İBK m. 43/TBK m. 51 veya İBK m. 377/TBK m. 484 hükmünün kıyasen uygulanmasına dayanıp dayanmadığını tespit etmenin önemli olmadığını belirtmektedir.

Federal Mahkeme, bir başka kararında[57] ise, yükleniciye duyulan güvenin kaybolmasının tek başına eser sözleşmesinin haklı nedenle feshinde tazminat yükümlülüğünden kurtulmak için yeterli olmadığını belirtmektedir.

 

5. Görüşlerin Değerlendirilmesi

Kanaatimizce, doktrindeki baskın görüşe uygun olarak iş sahibi tarafından eser sözleşmesinin haklı sebeple feshi mümkün olmalıdır. Bununla birlikte asıl sorun, haklı nedenle feshin TBK m. 484 hükmüne dayandırılıp dayandırılamayacağıdır. Maddenin lafzına bakıldığında eser sözleşmesinin haklı nedenle feshini içerisine almadığı görülebilmektedir. Bununla birlikte yüklenicinin zararlarını tazmin etmek koşuluyla, iş sahibinin eser sözleşmesini feshederken neden göstermesi gerekmediği genellikle kabul edilmektedir. Bu durumda, iş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedenle feshederken bu hükümden yararlanmasında bir mahzur görülmese gerektir. Çünkü daha önceden de belirtildiği üzere eser sözleşmesi, ani edimli bir sözleşme olduğundan, sürekli borç ilişkilerine özgü bir sona erme nedeni olan feshi iş sahibine tanırken, bu feshin özel bir durumda kullanılabileceğinin de göz önüne alınması gerekmektedir. İş sahibinin tam tazminatla feshini düzenleyen TBK m. 484 hükmü, haklı nedenle eser sözleşmesinin feshi ile de ilişkilendirilebilecek şekilde kaleme alındığından, bu şekilde eser sözleşmesinin sona ermesinde başvurulabilecek bir hüküm niteliği arz etmektedir.

Haklı nedenle fesihe TBK m. 484 hükmü çerçevesinde başvurulması mümkün olmakla birlikte, fesih hakkının kullanılmasına ilişkin genel ilkelerin de tespit edilmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki, somut olayda özel bir sona erme sebebine ilişkin şartların bulunması durumunda haklı sebeple feshe başvurmanın mümkün olmamasıdır. İş sahibine haklı nedenle fesih olanağı tanınması gerekmekle birlikte, özel bir sona erme şartlarının somut olayda bulunması durumunda haklı nedenle feshe dayanarak tazminat ödeme yükümlülüğünden kısmen veya tamamen kurtulmanın yolu açılmamalıdır.

İkinci olarak iş sahibinin haklı nedenle feshe dayanarak eser sözleşmesini sona erdirmesi durumunda tazminat yükümlülüğünden kurtulup kurtulmayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, iş sahibinin TBK m. 484 hükmüne dayanarak eser sözleşmesini feshetmesi durumunda yüklenicinin zararlarını tazmin yükümlülüğü bulunmaktadır. Oysaki haklı sebebe dayanarak sözleşmeyi sona erdiren iş sahibinin tazminat ödeme yükümlülüğünden tamamen veya kısmen kurtulması gerekmektedir. İş sahibinin yükleniciye duyduğu güvenin kaybolması, tek başına eser sözleşmesinin haklı nedene dayanarak feshi halinde tazminat yükümlülüğünden kurtulunması için yeterli değildir. İş sahibinin tazminat yükümlülüğünden kurtulması için haklı nedenle feshin yükleniciye isnat edilebilen kusurlu bir davranıştan kaynaklanması gerekmektedir. Feshin yükleniciye isnat edilebileceği hallere örnek olarak yüklenicinin iş sahibinin açık talimatlarına uymaması, iş sahibinin temsilcisi ile yüklenici arasında açık ihtilaf vb. verilebilir.

TBK m. 484’ün iş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedenle feshinde de başvurulabilecek bir hüküm olmasına rağmen, aynı maddede yükleniciye fesih hakkının tanınmamasının uygun düşmediği ileri sürülebilir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin detaylı borçlarına karşılık sözleşme ile düzenlenmiş işbirliği yükümlülükleri hariç olmak üzere iş sahibinin yalnızca bedel ödeme borcu bulunmaktadır. İş sahibinin bedel ödeme borcunu ifa etmemesi halinde yüklenici, borçlu temerrüdü hükümlerine sözleşmeden dönebilirken, götürü bedelli eser sözleşmelerinde sözleşme koşullarının esaslı değişmesi halinde sözleşmenin uyarlanmasını veya sözleşmeden dönmeyi ve sözleşmenin feshini talep edebilir. Bu durumlarda yüklenicinin kanun hükümleri ile yeterince korunduğu düşünülebilir. Buna karşılık, yüklenici açısından sözleşmeyi devamı çekilmez kılan bir sebebin ortaya çıkması halinde TMK m. 2’deki dürüstlük kuralı temel alınarak ona eser sözleşmesini haklı sebeple feshetmek olanağı tanımak mümkün olsa gerektir.

İş sahibinin eser sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshetmesi halinde yüklenicinin zararını tamamen veya kısmen tazmin yükümlülüğünden kurtulmasına karşılık, yükleniciden zarar tazmin talebinde bulunup bulunamayacağı sorusunun da cevaplanması gerekmektedir. Kanaatimizce bu durumda iş sahibinin yükleniciden zarar tazmin talebinde bulunması mümkün olmalıdır. Yüklenicinin zarar tazmin yükümlülüğünün hukuki dayanağını, sözleşmenin müspet ihlali oluşturacaktır[58].

İş sahibinin fesih beyanında gösterdiği nedenin haklı olmaması durumunda, güven ilkesi uyarınca bu beyanın yorumlanması gerekmektedir. Eğer her durumda iş sahibinin sözleşmeyi sona erdirmek kanaatinde olduğu tespit edilirse sözleşmenin TBK m. 484 hükmüne göre feshedilmiş olduğu kabul edilecektir. İş sahibinin bu şekilde bir niyeti yoksa yapılan fesih beyanı geçersizdir ve sözleşme devam edecektir.

Yargıtay, iş sahibinin ancak hiçbir neden göstermemesi halinde TBK m. 484 hükmünün uygulanacağını benimsemektedir. İş sahibinin sözleşmenin feshinde bir neden göstermesi halinde bunun haklı nedene dayanıp dayanmadığı incelenmekte, sözleşmenin haklı nedene dayanmadığı durumlarda bile eser sözleşmesi sona ermektedir. Sözleşmenin haklı nedene dayanmadığı durumlarda sözleşme devam etmekte olduğundan Yüksek Mahkeme’nin görüşünün kabul edilmesi durumunda eser sözleşmesi her durumda sona erecek ve bu da taraflar açısından özellikle tazminat talepleriyle karşılaşmak bakımından sıkıntı yaratacaktır. Diğer taraftan Yüksek Mahkeme’nin eser sözleşmesinin haklı nedenle feshini değerlendirirken belli bir kanun hükmüne dayanmadığı görülmektedir. Yüksek Mahkeme’nin eser sözleşmesinin haklı nedenle feshini mümkün görmekle beraber bunu belli bir hukuki temele dayandırmaması, borçlu temerrüdü veya eser sözleşmesine özgü diğer sona erme sebeplerinde de haklı sebeple fesihten bahsetmesi, eser sözleşmesinin haklı nedenle feshinden ne anlaşılması gerektiği hususunda bir belirsizlik yaratmaktadır. Eser sözleşmesinin haklı nedenle feshinin TBK m. 484 hükmü ile ilişkilendirilmesi bu husustaki belirsizlikleri giderecek bir çözüm olabilir.
[1] Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 141; Buz, İş Sahibinin Eser Sözleşmesini Feshi, s. 226; Zevkliler/Gökyayla, s. 606.
[2] ATF 69 II 143; Gauch, Werkvertrag, N. 567; Stöckli, Abschluss und Beendigung von Planervertragen, s. 101; Krauskopf, s. 62; Gauch/Carron, N. 567.
[3] Gautschi, Art. 377 N. 6.
[4] Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 141.
[5] Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 141.
[6] Gümüş, Borçlar Özel C. II (2014), s. 102; Gümüş, Borçlar Özel C. 2, s. 194; İsviçre Hukuku bakımından aynı görüş için bkz: Gauch, FS Locher, s. 42.
[7] Gümüş, Borçlar Özel C. II (2014), s. 102.
[8] Gümüş, Borçlar Özel C. 2, s. 195; Siegenthaler, Art. 377 N. 6; Venturi-Zen-Ruffinen, La Résiliation pour justes motifs, N. 361.
[9] Gümüş, Borçlar Özel C. 2, s. 195; Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 142; Gümüş, Borçlar Özel C. II (2014), s. 103; Trümpy-Jäger, Vorzeitige Beendigung, s. 139.
[10] Gauch, Werkvertrag, N. 569.
[11] Gauch, Werkvertrag, N. 569.
[12] Gauch, Werkvertrag, N. 569.
[13] Gauch/Carron, N. 570.
[14] Aynı yönde bkz: Venturi-Zen-Ruffinen, La Résiliation pour justes motifs, N. 366; Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 142; Krauskopf, s. 63.
[15] Gauch/Carron, N. 570.
[16] Altınok-Ormancı, s. 129.
[17] Gümüş, Borçlar Özel C. 2, s. 197.
[18] CHK- Hürlimann/Siegenthaler, Art. 377 N. 6; Müller/Bouverat, N. 1828; Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 142; Krauskopf, s. 63; Fröhlich-Bleuler, N. 1528; Peters/Jacoby, § 649 N. 57; Stöckli, Abschluss und Beendigung von Planervertragen, s. 101; Glasl, s. 225; Busche, § 649 N. 32; Gauch, Art. 184 N. 5.
[19] Krauskopf, s. 62; CHK- Hürlimann/Siegenthaler, Art. 377 N. 6;
[20] Krauskopf, s. 63; Peters/Jacoby, § 649 N. 57.
[21] Gauch, Werkvertrag, N. 572; Peters/Jacoby, § 649 N. 57.
[22] Gauch, Werkvertrag, N. 572; Peters/Jacoby, § 649 N. 57.
[23] Peters/Jacoby, § 649 N. 24; Werner/Siegburg, s. 182.
[24] Gauch, Werkvertrag, N. 572.
[25] Gauch, Werkvertrag, N. 575.
[26] Gauch/Carron, N. 576; Krauskopf, s. 62.
[27] Gauch, Art. 184 N. 5; Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 142; Gauch/Carron, N. 576; Gauch, Werkvertrag, N. 576; BGE 117 II 273.
[28] Gauch/Carron, N. 573; Gauch, Werkvertrag, N. 574.
[29] Gauch/Carron, N. 577; Gauch, Art. 184 N. 5b.
[30] Gauch/Carron, N. 577.
[31] Gauch, Werkvertrag, N. 577a; Werner/Siegburg, s. 182.
[32] Gauch, Werkvertrag, N. 573; Stöckli, Abschluss und Beendigung von Planervertragen, s. 101; Glasl, s. 226; bu hususta bir Zürih Mahkeme kararı için bkz: Urteil vom 1. Oktober 2012 Zürich, Obergericht (www.swisslex.ch).
[33] Gauch, Werkvertrag, N. 573.
[34] Glasl, s. 226.
[35] Peters/Jacoby, § 649 N. 59.
[36] Zevkliler/Gökyayla, s. 606; Gauch, Werkvertrag, N. 574; Bettschart, La résiliation des contrats de construction, s. 142; bu hususta bir Federal Mahkeme kararı için bkz: TF 4D_8/2008.
[37] Glasl, s. 226.
[38] Peters/Jacoby, § 649 N. 63.
[39] Stöckli, Abschluss und Beendigung von Planervertragen, s. 102.
[40] Peters/Jacoby, § 649 N. 63aa.
[41] Peters/Jacoby, § 649 N. 63aa.
[42] Peters/Jacoby, § 649 N. 63aa.
[43] Gauch, Werkvertrag, N. 577a.
[44] Gauch, Werkvertrag, N. 577b.
[45] Buz, İş Sahibinin Eser Sözleşmesini Feshi, s. 226.
[46] Buz, İş Sahibinin Eser Sözleşmesini Feshi, s. 226-227.
[47] Koller, Werkvertragsrecht, N. 1062.
[48] Koller, Werkvertragsrecht, N. 1066.
[49] Koller, Werkvertragsrecht, N. 1069.
[50] Buz, Yenilik Doğuran Haklar, s. 236.
[51] Buz, Yenilik Doğuran Haklar, s. 236; Yargıtay, bir kararında yüklenici tarafından açılan davada borçlu temerrüdü hükümlerine göre değerlendirme yapması gerekirken, hatalı olarak sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini ve iş sahibinin sözleşmeyi geriye etkili olarak feshedebileceği sonucuna varmıştır. Y. 15 HD., T. 03.12.2012, E. 2012/2356, K. 2012/7573, “…Yanlar arasında 7.7.2010 tarihli ve “İnşaat Yapım Sözleşmesi” başlıklı adi yazılı sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme, niteliğince 818 Sayılı B.K.’nun 355. maddesi hükmünde tanımlanan bir “eser” sözleşmesidir. Davacı, yüklenici; davalı ise iş sahibidir.
Sözleşmenin konusu, sözleşmenin 1. ( 1. ) maddesinde açıklanmış olup; davalının tapulu taşınmazına, davacı tarafından kümes ve bakıcı evi inşaat işinin yapılmasıdır. İş bedeli, sözleşmenin 5. maddesi hükmünde gösterilmiş olup; inşaatın brüt maliyet bedelinin %10’u tutarında kararlaştırılmıştır. Davada; davalı iş sahibi tarafından haksız olarak sözleşmenin davacı yanca ifasına olanak verilmediği, bu kapsamda işin davacı tarafından yapılmasının engellendiğini ileri sürerek; 3.000,00 TL malzeme bedeli ve 7.000,00 TL de kâr payı olmak üzere toplam 10.000,00 TL’nin tahsili istenmiş ve 7.1.2012 tarihinde ise, ıslah yolu ile dava değeri artırılarak 36.562,00 TL’nin tahsiline karar verilmesi dava edilmiştir.
818 Sayılı BK’nın 356. maddesinin yollaması ile aynı Kanun’un 325. maddesi gereğince, eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından haksız olarak feshi durumunda; yüklenici, olumlu zarar kapsamında iş sahibinden kâr kaybını talep edebilir. Somut olayda ise, tanık açıklamaları değerlendirildiğinde; davacı yüklenicinin temin etmediği halde bazı malzemeleri davalı adına satın almışçasına fatura düzenleyip davalı iş sahibine gönderdiği ve birçok defa buna benzer işler yapması sebebi ile davalının itirazda bulunduğu, itirazlarında da haklı olduğu sonucuna varılmaktadır. Örneğin zemin etüdü yapılması ve su kuyusu açılması işleri ile ilgili 15.9.2010 tarihli ve 202032 numaralı, 21.7.2010 tarihli ve 202024 numaralı, 7.9.2010 tarihli ve 202031 numaralı faturalar “Uralsu” ünvanlı kişi şirketi tarafından davalı muhataplı olarak keşide edilmiş olduğu ve şirket sahibi B. U. tarafından tanık olarak yeminli açıklamasında faturalardaki iş bedelinin davalıdan tahsil edildiği bildirildiği halde; mahkemece, bu husus değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, bilirkişi de belirtilen faturaların konusu olan işler davacı tarafından yapılmışçasına iş bedelinin belirlenmesine esas alınmıştır. Davacı da, sözü edilen faturaları delil listesinde göstermiş ve faturadaki işlerin kendisi tarafından gerçeğe aykırı olarak yaptırıldığını ileri sürmüştür. Davacı yüklenicinin bu tutum ve davranışları “güven sarsıcı” niteliktedir. Oysa eser sözleşmelerinde esas olan tarafların karşılıklı olarak birbirlerine güven duymalarıdır. Tarafların güven sarsıcı işlem ve davranışlarının ortaya çıkması durumunda; yanlar arasında uyuşmazlıklar oluşur ve sözleşmenin ifası çoğu zaman imkânsızlaşır. Somut olayda da; davacının güven sarsıcı işlem ve davranışları karşısında iş sahibi sözleşmeyi “geriye etkili sonuç doğurur şekilde” fesh etmesinde haklıdır. Sözleşmenin feshinde tamamen kusurlu olan davacı yüklenici, davalıdan kâr kaybı isteyemez. Tüm bu sebeplerle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken; mahkemenin, yerinde olmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
[52] Buz, Yenilik Doğuran Haklar, s. 236; Ertaş, s. 392.
[53] Y. 15 HD., T. 09.05.2013, E. 2012/7521, K. 2013/3029, “…Yüklenici şirket tarafından açılan asıl davada sözleşmenin davalı kooperatif tarafından feshedildiği belirtilerek 25.08.1987 tarihli sözleşmenin 10/b ve 10/c maddeleri hükümlerine dayalı olarak maddi tazminat talebinde bulunulmuştur. Gerçekten sözleşmenin “sözleşmenin feshi” başlıklı 10. maddesinde “Taahhüt konusu işin kooperatifçe tek taraflı feshi halinde şöyle hareket edilir” denildikten sonra, (b) fıkrasında “Şantiye tesisleri günün rayiçleri üzerinden kooperatifçe satın alınacaktır” (c) fıkrasında ise “Sözleşmenin kooperatifçe feshi veya söz konusu işi yapımından vazgeçmesi (akdin bozulması) halinde (a) ve (b) maddelerindeki müteahhit alacaklarına ilave olarak aşağıdaki şekilde belirtildiği üzere müteahhide tazminat ödemek zorunludur. Bu tazminat akdin bozulduğu tarihte birinci keşfin artakalan kısmının, o yılın Bayındırlık ve İskan Bakanlığı birim fiyatları ile değerlendirilmiş keşif tutarının %15’i (yüzde onbeşi) kar mahrumiyeti ve tazminat olarak kooperatifçe defaten müteahhide ödencektir” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi sözleşmenin 10/c maddesi hükmü 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 369. Maddesi hükmüne dayanılarak düzenlenmiştir. Yasa koyucu, Borçlar Kanunu’nun 369. maddesinde iş sahibine hiçbir gerekçe göstermeksizin deyim yerinde ise keyfi olarak eser sözleşmesini feshetmek yetkisi tanımıştır. Burada yüklenicinin borca aykırı hiçbir davranışı olmasa bile adeta iş sahibinin keyfi olarak kullanacağı bir sözleşmeyi sona erdirme hakkı düzenlenmiştir. İş sahibi fesih bildiriminde bulunurken hiçbir neden göstermek zorunda değildir, “feshettim” demesi yeterlidir, zira bu fesih nedensiz bir fesihtir. Eğer iş sahibi neden gösterirse Borçlar Kanunu’nun 369. maddesi uygulanamaz. Çünkü bu kez nedenin haklı olup olmadığı tartışılır. Neden haksız ise, haksız fesih nedeniyle yüklenici olumlu zararını ister, haklı ise bu kez iş sahibi yükleniciden menfi zararını, talep edecektir.
Az yukarıda metni yazılan sözleşmenin 10/c maddesi hükmü, iş sahibi kooperatifin sebep göstermeksizin tek yanlı irade beyanıyla sözleşmeyi keyfi olarak feshetmesi halinde ödemesi gereken tazminatı düzenlemektedir. Oysa davalı kooperatif fesih bildiriminde bulunduğu 10.12.2007 tarihli ihtarnamesinde “değişen şartlar ve müteahhidin iyiniyet kurallarına uygunsuz davranışlar sergilemesi” nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini belirterek fesih sebeplerini göstermiş, 20.03.2008 tarihli dilekçesinde ise fesih nedenlerini “paçal kazılarda kazı klaslarının fahiş düzenlenmiş olması, hak edişlerde arazi yapısı ve plankote hilafına suni olarak kazı kübajlarının fazla hesaplanarak haksız olarak bedelinin alınması, kalıp imalâtlarında yerinde yapılan kalıp imalâtı hilafına 21016 poz nolu birim fiyatı yüksek özel kalıp yapılmış gibi yükleniciye ödeme yapılması, atölye demir doğramalarının mevcut yapıların misli miktarı yapılmış gibi hak edişlerle tahsil edilmesi, şantiye taşımaları birim fiyatlara dâhil olduğu halde beton taşıması pozu altında ayrıca ödeme yapılması, yıl içinde tahsis edilen ödemelerin aynı yıl içerisinde bire bir birim fiyatları ile dönüştürülmemesi neticesinde yapılan fazla ödemeler” olarak açıklanmıştır. Görüldüğü gibi iş sahibi feshi kendisince haklı gördüğü bir takım sebeplere bağlanmıştır. O halde sözleşmenin 10/c maddesi hükmü uygulanarak yüklenicinin kâr kaybı hesaplanamaz. Bu nedenle mahkemece iş sahibi kooperatif tarafından feshin 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 369. maddesine dayalı olarak düzenlenen sözleşmenin 10/c maddesine göre yapıldığı kabul edilerek “Borçlar Kanunu’nun 369. maddesi ile sözleşmenin 10/c maddesine göre davacı yüklenici alacağının hesaplanması yoluna gidildiğinin” belirtilmesi ve davanın da bu doğrultuda sonuçlandırılması hatalı olmuştur.
Somut olayda, mahkemece toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucu davalı kooperatifin sözleşmenin feshinde haksız olduğunun kabulü isabetli olmuştur. Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamalarına göre eser sözleşmesinin karşı tarafın kusuru ile (somut olayda davalı iş sahibi kooperatifin) feshi halinde kâr kaybının hesabında 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 356. maddesinin yollamasıyla aynı Yasa’nın 325. maddesi hükmünde öngörülen yöntemin uygulanması gerekir. Borçlar Kanunu’nun 356/I. maddesinin yollama yaptığı aynı Kanun’un 325. maddesindeki yöntem “kesinti yöntemi”dir. Kesinti yöntemine göre yüklenicinin yapılmayan sözleşme konusu işlerden ötürü mahrum kaldığı kârın hesaplanabilmesi için; yapılmayan işin sözleşmesinin feshi tarihindeki bedeli saptandıktan sonra, bu bedelden yüklenicinin işi tamamlamaması nedeniyle sağladığı tasarruf, bu süre içinde başka bir iş bulup çalışmışsa elde ettiği kâr, başka bir iş bulmaktan kasten kaçınmışsa kazanabileceği miktar tespit ettirilip, yapılmayan iş bedelinden çıkarmak suretiyle bulunan miktarın kâr kaybı olduğunun kabulüyle iş sahibi kooperatiften tahsiline karar vermek gerekir…” (www.kazanci.com.tr); benzer yönde Yargıtay kararları için bkz: Y. 15 HD., T. 03.06.1997, E. 1997/2703, K. 1997/2929 (www.legalbank.net).
[54] Y. 15. HD, T. 13.10.1994, E. 1994/414, K. 1994/5816, “… Davalı, fesih iradesini, birbiriyle bağdaşması mümkün olmayan iki ayrı hukuki nedene dayandırmıştır. Sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiklerini iddia ettikleri takdirde BK. 106 veya 358. maddelerindeki fesih hakkını kullanmış sayılır. Bu durumda fesih hakkının doğup doğmadığının bu kanun hükümleri çerçevesince incelenmesi ve karara bağlanması gerekir. Bunun dışında eser sözleşmelerine özgü olan BK. 369 maddesinde yazılı fesih hakkını kullanmış ise bu takdirde anılan kanun hükmünde açıkça belirtildiği gibi, yapılmış kısmın bedelini vermek ve yüklenicinin zarar ve ziyanını baligan mebelag tazmin etmek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında davalı yana öncelikle sözleşmeyi hangi kanun hükümlerine dayanarak feshettikleri açıklattırılmalıdır. Şayet BK. 106 veya 358. maddeleri gereğince haklı nedenlerle sözleşmeyi feshettiklerini iddia ettikleri takdirde, bu maddelerdeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda tarafları gösterecekleri deliller toplanarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Yani daha açık bir deyimle davalı arsa sahibinin sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılırsa, aynen ifa davasının reddine; aksi halde yani fesihte ileri sürülen nedenlerin haklı olmadığı ve sözleşmenin feshini gerektirmediği sonucuna varılırsa davanın kabulüne yani sözleşmenin aynen ifasına karara verilmelidir…” (Kırmızı, s. 757).
[55] BGer Urteil 4C_393/2006, 27.04.2007 T. (www.swisslex.ch).
[56] BGer Urteil 4C_393/2006, 27.04.2007 T. (www.swisslex.ch).
[57] TF. 31.03.2008 4D_8/2008.
[58] Stöckli, Abschluss und Beendigung von Planervertragen, s. 102.

[post_title] ile ilgili şimdi bizimle iletişime geçin!

Bize Yazın
CAPTCHA Resmi

Bu spam önlememize yardımcı olur, teşekkürler.

İçeriği Paylaş:

Bizimle İletişime Geçiniz

Hukuki sorunlarınızı çözmek ve hukuki süreçlerinizi en etkin şekilde yönetmek için bizimle iletişime geçebilir, profesyonel destek alabilirsiniz.